Adem’in önemli bir görevi vardı şehirde. Büyük bir toplulukla hep beraber hareket etmesi gerekiyordu. Ne gerekiyorsa, ne bekleniyorsa en iyi şekilde yapmaya çalışıyordu. Yüzü artık herkes tarafından biliniyordu. Tanınıyor, saygı duyuluyor, güveniliyordu. Bunlar oldukça güzel, özel şeylerdi O’nun için. Her gün birçok insanla tanışıyordu.
Fakat… Adem’in yüreğinin bir yeri hep ıssızdı. Yalnız... Yapayalnızdı sanki…
Bu sebeple bir oraya, bir buraya sürükleniyor gibi hissediyordu sık sık.
Bazen çok yoğun şekilde böyle hissediyordu; sürükleniyor gibi...
Rüzgarda düşmüş bir yaprak gibi… Son zamanlarda ise daha çok bu hissi yaşamaya başlamıştı. Onca kişinin içinde yapayalnızdı sanki Adem. “Yüreğim yalnız benim” derdi. Yüreğim yalnız… Söylerken bile göğsünde hissederdi yangınını…
Şu güzelim dünyada sanki hiç tamamlanmamış. Yarıda kalmış. Sanki doymamış gibi... Doyurulmamış gibi…
§ Peki neden böyle hissediyordu?
§ Neydi bu gizli özlemi?
§ Neyin eksikliğini çekiyordu?
Arzuları, istekleri, daha da önemlisi gerçek ihtiyaçları nelerdi?
O kadar da çabalıyordu oysaki.. Yine de her defasında kendini yalnız kalmış, yarım nefesle yakalardı.
Tamamlamaya çalıştığı…
İnsan ne zaman tamamlanır? Tamamlanır mı sahiden, diye düşündü. Ne olur ki bir insanın bu dünyada amacı? Daha ne ister insan? Anlamı nedir bu bitmek bilmez yarım kalmışlık isteğinin? Anlam… “Anlam” dedi ve durdu… Anlam mı arıyordu? Onca yapıp ettiğinin anlamını? Neyi, ne için yapıyorum ben, diye düşündü.
Yaşı da kırkı geçiyordu artık; otuzdan sonra elliye doğru hıphızlı bir ilerleme sanki…
Tamamlamak İçin bir şeyler yapmalıyım. Kendimi gerçekleştirmek, tamamlanmak için gerçek bir adım atmalıyım, dedi.
Sonra, sanki aydınlanmış gibi bu kelimenin üzerinde düşündü. Gerçek…
Gerçek bir adım… Ruhum için…
§ Peki gerçek ne demekti?
§ Gerçek bir adım nasıl olabilirdi?
Şimdiye kadarki oyalandığı sahte miydi ki gerçek bir adım atma isteği yakıp kavuruyordu Adem’i? Sahte ? Gerçek?
Kelimeler biraz daha belirginleşti şimdi zihninde.
Düşündükçe sisin puslu havadan ayrışması gibi açılıyordu zihni…
Günlerce düşündü bunu…
Ve düşündükçe aradığı anlamın yine kendinde olduğunu hissetti. Sonu olan bir şey için yaptığı her şey, ona yarım kalmış hissettiriyordu. Nasıl hissettirmesin... Bitecekti… Sonsuz isteklerinin karşılığında, sonu olan her şey, ona yarım kalmış hissettirecekti.
Peki, isteklerin sınırlı, yaşamanın sınırsız olduğu bir seçenek var mıydı?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi ve Adalet
Sonu olan birşeylerin peşinde olmak ne olursa olsun bi eksiklik hissini veriyor ne kadar güzel ve gizli kalmış bir sırra dikkat çekmişsiniz kaleminize sağlık🌼
YanıtlaSilİnsanı bu dünaydaki istekler yoruyor gerçekten bir süre sonra
YanıtlaSilÇok haklısınız, yoruluyor insan
SilAhhh bu Ademler ve Havvalar…
YanıtlaSilAh ki ne ah
Silgerçek bir adım… ruhum için… 🎀
YanıtlaSilHep bir şeyler yarım kalacaktı... O yüzden bazı şeyleri çok önemli diye düşünüp, bazı şeyler ise çok önemli değilmiş gibi düşünüp ihmal etme! Belki o önemsiz görünen, önemli görünenden daha önemlidir.. Kim bilir...
YanıtlaSilSonsuz sahte istek ,sınırlı gerçek hayat. İnsan bu denklemi kavrayabildiğinde sımırlarıda genişliyor aslında….🍉🍒💕🌿
YanıtlaSilİsteklerimi sınırlandırmak hayatı kolaylaştırıp anlamak için biraz alan açılmasını sağlar mı acaba?
YanıtlaSilGüzel soru
SilÇok anlamlı, düşündürücü bir yazı, yazınız bereketlensin, satırlarınız kalbe dokunsun… Tek olsak da bazen, hiç bir zaman yalnız olmamak duasıyla…
YanıtlaSilSonu olan bir hayatta sonsuz isteklerimiz... bitmek bilmiyor ve çok yoruyor değil mi?
YanıtlaSilNe zaman ki gerçeklerle yüzleşiyor insan... ışte o zaman zihin rahatlıyor
Çok etkilendim ellerinize sağlık.
YanıtlaSilİnsanın içinde Rabbi olmayınca o boşluk hiç dolmuyor. emeğinize sağlık
YanıtlaSil