Nilüfer annesiyle turşu kurarken, bir anda eski Türk filmi aklına geldi.
Sen ne bileceksin turşu suyunu. Turşu suyu limonla olur.
Sirkeeeee
Limooonnn!
Yüzünde tebessüm, elinde kavanoz ve Çengelköy salatalığı, annesine döndü bir anda…
“Sahi anne turşuyu ne korur? Limon mu, sirke mi?”
Yılların yorgun savaşçısı ve emektarı Sahila Hanım, “Biz sebzesine göre sirke de koyarız, limon da! Limonun faydası da sirkenin faydası da bambaşka vücutta…” dedi.
“Haa, bizim sirkemiz de el yapımı, dışarıdan almam ben... Yani bozuk çıkabiliyor ya da bozulabiliyor.” diye devam etti…
“Tıpkı insan gibi… İnsan da ne zaman bozulur bilir misin kanı deli akan kızım? İnsan da sakınamadığında bozulur…”
Yine kitabın ortasından konuşmuştu Saliha Hanım… Eşinin ölümünden sonra, Nilüferi okutmuş, abilerini iş güç sahibi yapmıştı. Tıpkı kendi gibi çocuklarının da marifetli olmasını istemişti… İnsanın iyiden yana marifetli olması, bozulmasını da engellerdi.
“Eee hayat bu! İnsanın başına nerede ne gelir belli olmaz” derdi hep Saliha Hanım. Kopmuş elektrik teli gibi savrulmasını istemezdi çocuklarının. Kendince, yanlış bildiklerinden onları sakındırırdı.
İnsan, hayat denen yolculukta raydan çıkmamak için kötüden sakınması gerekmez miydi? Yanlışa bulaşmamak ve tarafını hep iyiden yana tutmak için uğraşmalı değil miydi?
“Sen en iyisi mi sağlam bir ağaca benzemek için, yönünü iyiye çevir” dedi Saliha Hanım Nilüfer’e.. “Orada sağlam kalabilmek için de çalışman da olacak, sakınman da…”
Emek, çaba ve sakınmak… Sanki hayatın şifreleri gibi. Kötüden uzak durmak sakınmayı, iyiden yana olmak içinse emek ve çaba gerekirdi. İnsanın sakınması, takvasını arttırırken, yönünü de iyiye çevirirdi ve hareketini bu yönde yapmasını sağlardı.. Kötüden uzaklaşan iyiye yaklaşırdı.
Ne güzel bir yaklaşma, ne güzel bir hareket, ne güzel bir hak ediş!
“Kötüden sakınacaksın kızım, sakın ki iyiye yaklaş, yaklaş ki başarılı ol. İnsanın her şeyi gitse de, koluna taktığı beceri bilezikleri gitmez. Bu sebeple, yaptığın her iş banaysa, öğrendiğin de sana! İnsan düşününce anca düzlüğe çıkar misali, sakınan da kendini temizler. Kısacası, temizlenmek ve sağlam bir duruş sahibi mi olmak istiyorsun? Temeli sakınmak… Göreceksin bak hayatında neler neler değişiyor. Sen ne sormuştun bana? Ha, yani işte sebzeye göre değişiyor; sirke veya limon. Sebzenin ihtiyacına göre…”
Deneyimsel Tasarım Öğretisi ve Adalet
Yüzümde tebessümle okudum... hem keyifli hem de çok anlamlı. Teşekkürler!
YanıtlaSilSakınmak ne kadar da kıymetli... olumsuzdan uzak durup olumlu da çaba sarf etmek işte kilit nokta
YanıtlaSilEmeğinize sağlık çok güzel..
YanıtlaSilEmeğinize sağlık :)
YanıtlaSilİnsanın annesinin evladına sakınmayı öğretmesi, deneyimlerini paylaşması ne kadar lütuf bir şey olduğunu evlat için… Derin bir konu hoş bir dille kaleme alınmış, kaleminize kuvvet olsun.
YanıtlaSilİlk adım sakınmak... insan sakınmaya başladığında yaptığı işin kaliteside aetmaya başlıyor
YanıtlaSilTüm başarıların yolu zıttında sakınmatan geçer...
YanıtlaSilTipik anne sözüdür "Yaptığın banaysa öğrendiğin sana." :)
YanıtlaSilNe kadar da doğru. O zaman kesin hepimiz "Üfff Anne!" Diyorduk, söylene söylene yapıyorduk belki sonra sonra çok ekmeğini yemişizdir öğrendiklerimizin...
Aile içindeki bilgilerin deneyim transferiyle aktarılması…
YanıtlaSilHele bir de aktarılan konu sakınma olursa çok daha kıymetli
Eskilerin ilmi varmış. Ve güzel yetiştirmişler.
YanıtlaSil