BİR AVUÇ TOPRAK İÇİN

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Bir Avuç Toprak İçin

Sevim Öğretmen zor bir günün ardından okuldan evine dönüyordu. On altı yıllık meslek hayatı boyunca pek çok öğrenci ve veliyle karşılaşmıştı. Bazılarını başarısıyla, bazılarını güzel davranışlarıyla hatırlarken, üzülerek hatırladığı öğrencileri de vardı. Bugün de yine onlardan birisi okulda sorun çıkarmış, velisiyle görüşüldüğünde velinin çocuğuna olan olumsuz yaklaşımının etkisi anlaşılmıştı... Hep çocuklardan şikayet ediyorlar ama asıl eğitimi ebeveynin alması gerekiyor, diye geçirdi içinden.

Günün vermiş olduğu duygusallıkla yaşadığı eve doğru yürürken, yan apartmanın önünden gelen gürültü dikkatini çekti. Altmış yaş civarında bir adam, apartmanın önündeki çocuklara bağırıyordu. İkisi kız üç çocuk, belli ki sinirlendirmişler adamı... Kızların annesi adamı destekliyordu, işin ilginç tarafı... 3 yaşındaki oğlu Alper'in elinden tutan anne ise onlara cevaben "toprak bu, rüzgarla uçar zaten” diyordu.
Sevim Öğretmen, neler olduğunu merak edip durdu ve tartışmayı izlemeye başladı.

Yaşlı adam çok öfkeliydi. "Burası apartmanın önü. Çocuklar parkta oynar, apartmanın önünde oynamaz” diyerek, mozaik karolarla kaplı girişi gösteriyordu. Kızların annesi, "görsem izin verir miyim hiç! Kaç keredir söylüyorum, apartmanın önünde oynamayın, gürültü oluyor ve giriş kirleniyor, diye. Ama dinletemiyorum" diyerek pörtlettiği gözleriyle çocuklarına bakıyordu.

Erkek çocuğunun annesi, "komşular, apartmanın önünden araba geçmiyor diye burada oynadı çocuklar. Hem çok eğlendiler, farkında mısınız? Apartmanın önüne biraz toprak dökmüşler ne olur! Bunda bu kadar dert edilecek ne var? Çocuklar ne kadar korktular bakın. Ben de buradaydım ve oyun kurup eğlenmiş olmalarından çok keyif aldım" diye durumun aslında sinirlenilecek bir şey olmadığını anlatmaya çalışıyordu.

Yaşlı adam durmuyordu... "Siz arka apartmanda yaşıyorsunuz bir kere... Çocuğunuz niye bizim kapının önünde oynuyor? Hem kim temizleyecek buraları?" diyerek konuşmasına devam etti… "Ben temizlerim" dedi Alper’in annesi. Uzak bir yer değil ki; komşuyuzşurada" diye devam etti.

Sevim öğretmen yerdeki toprağa ve çocukların oyuncaklarına baktı. Avuç içinden biraz büyük bir kamyon toprak öbeğinin yanında, tatlı kaşığı kadar kürek ve ondan az büyücek bir tırmık da bahçeyi çevreleyen yarım metre genişliğinde çiçek ekili olan alanda duruyordu. Belli ki çocuklar taşımacılık yapmıştı... Apartmana girerken çocukların yüzüne baktı. Hem korkmuş hem yaptıklarına pişman olmuşlardı. Hata değildi ki oyunları! Hata olmayan bir şey için neden çocuklar pişman edilmişti? Tabletle, telefonla oynasalar daha mı iyiydi? Hani, ebeveynler sanal oyunlardan şikayetçiydi? 

Yüreğindeki yangına engel olamıyordu Sevim Öğretmen... Çocuklar, çocukça gibi bir gün geçirmiş ve gerçek oyunlar oynadıkları için azarlanmışlardı. Halbuki şimdilerde kendi çocukluk yıllarımızı çocuklara anlatıp dururken, onların oyunlarını beğenmezken… 

Evine girerken düşünüyordu "Ya gerçek oyunların kıymetini unutan bizlersek? Ya biz iç dünyamızı düzenleyemediğiniz için dışarıda olup bitenlere fazla önem veriyorsak? Ya biz mükemmel olacağız derken çocuklarımıza merhamet etmeyi unutuyorsak?.." 

İç çeke çeke odasına gitti ve günün yorgunluğuyla yatağına uzanıp, bir gün çocuk yetiştirmenin gerçek yöntemlerini tüm ebeveynlere anlatabilmeyi diledi Sevim Öğretmen.....


Yorumlar

  1. Rahatımız bozulmasın diye kızmamız gerekenlere kızmayıp, kızmamamız gerekemlere kızar hale geldik...
    İnsan nefsini besledikçe bencilleşiyor...

    Emeğinize sağlık.. 🌸

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar güzel ifade ettiniz… Çok acı… Halbuki doğru yerde kızabilsek, doğru yerde onlarla neşelenebilir, mutlu olabilirdik…

      Sil
  2. Ellerinize sağlık 🎀 çocukluk yıllarıma götürdünüz...

    YanıtlaSil
  3. Gerçek çözümler, baştaki bedeli kabul etmek ve ona uygun davranmakla mümkün…
    Gerçek çözümler üreten aileler oluruz inşallah 🤲

    YanıtlaSil
  4. Ne kadarda anlamsız şeyleri dert etmiş sinirlenmişiz...
    Ne güzelmiş eskiden kapı önünde oynamak normalken kimsede bu duruma kızmazken şimdi büyük bir mesele haline geldi aman kirlenmesin aman konforum bozulmasın aman forsum sarsılmasın🤷‍♀️

    YanıtlaSil
  5. Eskiden mahallenin yaşlıları biz sokakta oynarken mutlu olurlardı. Pencereden bizi izlerlerdi. Camiye bir yere giderken şeker çikolata verirlerdi. Artık tüm insanlar gibi yaşlılarımız da tahammülsüz. Hepimiz bireysel, yalnız yaşamlarımızın bağımlısı olmuşuz maalesef. kimse rahatını bozmasın. ama rahat sandığımız şey aslında rahatsızlık ama farkında değiliz.

    YanıtlaSil
  6. Güzel bir hatırlatma oldu kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  7. Yazınızdaki yaşlı amca bana çocuklarıma daha kötüsünü yapan eski komşumu hatırlattı. Ölmeden önce çocuklardan helallik istemişti. Allah rahmet eylesin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her apartmanda böyle bir yaşlı komşu oluyor demek ki :)
      Oğlum küçükken koltuk.tepelerinde zıplıyor diye Her akşam kapımıza gelirdi.... kendileri nasıl büyüttüler çok merak ediyordum:)

      Sil

Yorum Gönder